"ben giderim İstanbul senin olsun.."
Yazmam gerekiyordu. Sayfalarca yazılar yazmam, kafamı toplayıp harikalar yaratmam isteniyordu. Sonra bir şey oldu. Yeni bir dosya açıp başladım yazmaya. Yazdım, yazdım,yazdım.. Ta ki hangi dilde yazdığımı bile fark etmeden yazmaya başlayana kadar. Bütün biriktirdiklerimi döktüm kelimelere. En iyi hangi kelime anlatırsa beni, onu yazdım.
Dakikalar saatlere, saatler günlere dönüştü. Ve ben sadece yazdım. Dursaydım yitip giderdi her şey. Hayat henüz benden aldıklarını, sakladığı yerde bulduğumu bilmiyordu. Yıllar sonra yeniden tam olmanın heyecanıyla devam ettim. Bu sefer sıkı sıkı kaçırdım kendimi. Kilometrelerce uzaktaki bir defter yaprağında değil, yüreğimin en derinine hapsettim. Sadece benim var ettiğim bir nehre döktüm eteğimdekileri. Biriktirdiğim eşyaları topladım. Kolilere sıkıştırıp bir kamyonun arkasına yükledim. Artık, benim olanlar sadece benimdi.
Ya da sadece ben öyle sanmıştım. Bir anlığına tüm dünyayı karşıma alacak gücü bulmuştum. Herkesin yüzüne hikâyenin aslını anlatmıştım. Düşüncelerini önemsemeden gerçeği tüm çıplaklığıyla var etmiştim. Sadece bir anlığına..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder