Çarşamba, Mart 24, 2021

üç adım ya da on üç

 



kaç mil uzakta iki yıl önce gözyaşlarıyla yine bir gece yarısı izlemiştim bu filmi. belki hatıralarımdı gözyaşlarıma sebep olan belki de aktörlerin başarısı bilmiyorum. ama bildiğim bir şey var ki, o da sessiz sessiz yastığımı ıslatarak şu anda yine ağlıyor olmam. 
şükretmem gerekiyor bu konuda ama nedense içimdeki bir ses ısrarla durumu vahimleştiriyor. ben halının altına gizledikçe bir şeyleri, içimdeki ses de beni en kötü senoryalar ile korkutuyor. bir şey varken yokmuş gibi yapamazsın ama var diye de bas bas bağıramıyorsun. yani anlayacağın ne var gibi ne de yok gibi.
tıpkı aşk gibi.
hani beni hayatta bir o yana bir bu yana savuran aşk gibi bir şey bu da.
kalbimin her yerinde sapsağlam kökleriyle sarmış ve bir o kadar da kurumamak için bir damla suya muhtaç aşkım gibi.
kendime sık sık eski hislerimi hatırlatıyorum yaşadığıma inanabilmek için. çünkü unutmaya başladıkça kendimi kaybolmuş bir şekilde buluyorum.
seninle olan ilişkim yarım asırlık evli çiftlerinki gibi öyle bir içime işlemişsin ki, farkında bile olmadan seninle konuşuyorum.
beni, seni sana anlatıyorum.
unutmamak için.
çünkü unutursam kururum.


Salı, Aralık 22, 2020

sanki hiç gitmemiş hep var gibi





içime atmaya başladım yine, tartışmak istemediğim için. kırmak, kırılmak zor geliyor artık. 

susuyorum, sustukça çoğalıyorum. 

ilk adımı atmayacağım bunca söz üzerine. bazen alttan aldım ve üzerine düşünmemek için boş vermeye çalıştım. yapıcı oldum. denedim en azından, gerçekten çaba sarf ettim. olduğum kişiyi değiştirmeyeceğim. ben romantik biriyim ve her zaman da böyle olacağım. hislerim beni ben yapan şey. onları göz ardı edip mantığımla davranacak bir insan değilim ben. 

kelimeler benim hayatım ve hayatım boyunca da kelimelerle oynayacağım. bu bir matematik problemi değil. kelimeleri toplayınca bazen elinizde yalnızca bir hiç kalıyor. yani bir "hiç".


Salı, Mayıs 01, 2018

O, evrenime düşen en güzel şey olabilirdi.*



Yıllar süren bir uykudan uyanmış gibi hissediyorum. Yeniden nefes alabiliyor, hissedebiliyor bazense gülümseyebiliyorum. Durup nefes aldığım anlar oluyor hatta. Kendi irademle kararlar veriyorum. İçimden gelenleri yapıyorum. Otomatik pilotta seyreden hayatıma kavuşmuşum gibi. O uçağı ıssız adalara sürmek istiyorum. Yalnızlığın limanında durup ânı yaşamanın getirdiği o huzura kavuşmak ne güzel olurdu. Huzurun bu tonunu yaşamamış bir insanın asla anlayamayacağı bir hisle kucaklasam o dakikaları. Aramızdaki binlerce kilometreyi, koca okyanusları geçip tam ordan son bulsam..


"düşlerinden sevdiğin biri düşünce
 uyanırsın
 kırılırsın
 acıtırsın canını bile bile"


İnsan kuş misali çırpınıp duruyormuş, sırf biraz daha özgür olabilmek için. Henüz son kez çırpmadan kanatlarımı, son kez içim' diyelim.

Salı, Nisan 17, 2018

Muteriz



"Karşına karşına geçerim
İçimde ne varsa söylerim
Kahrına değmedi deseler
Çalsalar, söyleseler
Ne gökyüzü biter ne uzay
Kimseye kalmamış hiçbir zaman
Bir gönül harbinde, çapraz ateşte
Şarkılar gibi yansa ya dünya"


Nasıl güzeldir şimdi hava oralarda. Çocuk sesleri yankılanıyordur sokaklarda. Koşarak da olsa gelmek isterdim. Tribünlerde oturmak, çimlerde uzanıp gökyüzünü seyretmek, sonu gelmeyen yürüyüşler yapmak isterdim yine. Oysa bu koca şehirde, daha önce adımımı hiç atmadığım bir caddede kilometrelerce uzağa sesleniyorum. Yakınlarımızın uzaklığında yeniden donuklaşan duygulara hapsolmaktansa kaçıyorum. Telefon ekranının arkasındaki silüet biliyor beni. En içimi.
Onun yamaçlarında dirseklerimden tutulmuş düşmek üzereyken kurtulmuş gibiyim. Sen tarafından. Hayatıma yeniden başlamamı sağlayan o, tanıyamadığım sesler sayesinde.

Cumartesi, Nisan 07, 2018

Baktın olmuyor



"Sen dünyanın bir ucunda
ben ellerim avucumda
kaldım bu boş diyarda.
Olur ya insan değişir,
başka bedenlerle sevişir
gerek yok suçluluk duymaya."




Birine kitap almak ona dünyaları vermekle eş değer olmalı. Birine kilometrelerce uzaktan duygularını anlatmak, hayatı iki kişilik yaşamakla denk olmalı. Yoldayken bulduğun ufak bir fırsatta hemen sesine, fikrine koştuğun insandan daha değerli bir şey var mıdır hayatta? Peşi sıra dökülen gözyaşların, kırılan kalbin, sana daha derin bir dostluk getireceğini bilemiyor insan. Daha ilk günden, hayatımdaki "keşke"me dönüşmesi bir tesadüf olamazdı. Yüz yüze gelmemiz ve bir çift kahve her şeyi çözüyor.

Geçmişi bu kadar önemli yapan neydi bilmiyorum. Eski defterleri açınca içinden çıkanlar karşısında yaşanan bu duraksamanın ve sessizliğin neden olduğunu da anlayamıyorum hâlâ. Oysa ne de güzel günler geçirmiştik beraber. Ayaklarımız birbirine dolanarak çizgilere basmadan yürümeye çalıştığımız sokaklar hâlâ aynı duruyor. Tekrar tekrar geçiyorum o sokaklardan, kaldırım taşlarını değiştirdiler mi diye bakmak için. Köşesinde kavga etmemişiz gibi yeniden dolanıyorum o parkın çevresinde. Salıncağa oturup son hızla sallanıyorum. Düşmemden korkan kimse olmadan, özgürce. Gökyüzüne bir metre daha yakın.

Pazartesi, Ocak 29, 2018

jüpiter*


değiştim sanki içimde. hayatta kalabilmek için yaptım. sevmedim, ağlamadım, gülmedim. dolu dolu yaşarken hayatı, eksiklerim kaldı yüreğimde. özledikçe insanlara sardım. ilişkilerden soğudum. aşksız. etrafıma ördüğüm duvarların arasında nefessiz kaldım belki ama hiç pes etmedim. sorsana hadi, neden, desene. dışarıdan görüldüğü gibi değil hayatlarımız. seninkinin nasıl olduğunu bile bilmezken kendiminkini kurmak zor oluyor. aşkla baktığım bir adam olmadan başarmak çok fazla zor.
bir gezegen, bir adam, bir hayvan.
kırmızı ojeler, kırmızı dudaklar, kırmızı gözlükler.
siyah bakışlar, siyah dokunuşlar, siyah geceler.

* vazgeçmenin tam sırası.

Pazartesi, Aralık 25, 2017

Dream On








Bambaşka bir şehirde, bambaşka bir güne uyandım. Kafeinsizlikten nükseden baş ağrım, günün geri kalanını kurtarmam için soğukta beni yollara düşürdü.  Henüz insanlarla mücadele etmeye başlamak için erkendi. Kafamı yerden kaldırmadan geri eve döndüm. Birkaç saat kahvaltı masasının başında evdekilerle sohbet edip bilgisayarımın başına geçtim. Yazılacak makaleler, söylenecek sözler, itiraf edilecek duygular vardı. 
Oysa sıcacık yorganın altında akşama kadar okumak ne kadar güzel olurdu. Kaçışlara sığınmak ne kadar iyi gelirdi ruhuma. 
Aylardır duraksamadan çalışmak değil miydi beni kendimden alıkoyan? Bardaktan aldığım her bir yudum beni gerçekliğin en acı yanlarına çekti. Uzaktan ümit etmek daha kolaymış, şimdi anladım. 
Canım acısa da devam ettim yazmaya. Yeniden bir sayfa açıp aklıma düşeni yazdım. Uzun uzun rüyalarımdan da bahsetmek istedim ama olmadı. Bir insanın hayallerinin rüyalarından oluştuğunu bilecek kadar büyümüştüm çünkü. Masallara inan o kız çocuğu değildim artık. Büyümüş, kendi masalını yazan bir kadın olmuştum. Duygusuz olduğumdan dem vuruldum belki, oysa sadece duygularını saklayan insanlara benzemiştim büyürken.